ASLIYOK KÖYÜ’NDEN MEKTUPLAR
– 33 –
5 Ağustos 2003
‘Merhaba’ da; merhabamızı bile kısa kesivermek için sabırsızlanmaktayız; son aylarda okuduğu en görkemli öyküyü sizlerle paylaşmaya can atmada çünkü buncağız!
Öykü, İnsanca isimli bir dergide yayınlanmış. Gerçi Amerikalı bir denizcinin kaleme alıp bir denizcilik yayınına gönderdiği anısıymış bu aktaracağımız öykü; ama sizler onu gizemci bir dostunuzdan dinlemekte olduğunuzu düşünerek okuyun yine de.
Öykü’nün dergide yer alan biçemi buram buram çeviri koktuğu için, öze dokunmadan, düzeltmeler yapma zorunluluğu duyduk:
Sisin, görüş alanını alabildiğine daralttığı, karanlık bir gecede yol almaktaydı gemimiz. Komutan, hava koşullarının kötülüğünden ötürü tüm olan bitenleri denetlemekteydi. Bir ara, iskele tarafındaki gözetleme yerinden, nöbetçinin seslendiğini duyduk:
“Sancak tarafında bir ışııık!”
Komutan sordu:
“Dümdüz mü geliyor, yoksa kıçtan yana mı yol alıyor?”
“Dümdüz ilerliyor Komutan’ım!”
Çarpışmanın kısa bir sürede kaçınılmaz olacağını ayrımsayan Komutan buyurdu:
“İleti gönderin; rotalarını yirmi derece değiştirsinler!”
Karşıdan şu uyarı geldi:
“Rotanızı sizin değiştirmeniz önerilir.”
Öfkelendi Komutan: “Benim, bu filonun komutanı olduğumu ilet oraya; rotalarını yirmi derece değiştirsinler!”
Çarpışma olasılığı gitgide artıyordu! O sırada karşıdan, ışıkla gönderilen iletiden şu anlam çıkmaktaydı:
“Bense bir onbaşıyım; lütfen yirmi derece değiştirin şu rotanızı!”
Komutan, hırstan ne yapacağını bilemez bir biçemde, haykırmaya başladı:
“Bizim bir savaş gemisi olduğumuzu duyur şu haddini bilmeze!”
İletiye yanıt ivedi geldi:
“Bense yalnızca bir deniz feneriyim!”
Sağlıcakla Kalın
SAFAİ